YOGA YAPMAYA BAŞLAMAK 7 (ASANA)

Asanalar, bedeni gevşeten, güçlendiren, ona canlılık ve enerji kazandıran beden duruşlarıdır.Asanaların birçoğu adını hayvanlar ve bitkilerden alır.Bazıları ise bilgeler, tanrılar ve yıldızların adlarını taşır.

Asanaların nasıl geliştiğini anlatan bir kurama göre; yogiler doğanın içinde yaşar, doğadaki diğer varlıkları ve kendilerini çevreleyen yeryüzü ve gökyüzünü incelerlerdi. Yogiler özellikle daha iyi olmaya çalışan hasta hayvanların, bedenlerini nasıl hareket ettirdiklerini gözlemler ve onların yaptığı içgüdüsel hareketleri deneyimleyerek geliştiririlerdi.

İşte bu duruşlar, içgüdü ve zekanın birleşmesiyle oluşmuşlar, ve günümüze kadar taşınmışlardır.

Asanaları uygularken, dikkatlice, kullandığınız kasları gevşetir, yavaşça poziyon alır ve birkaç soluk alıp verme sürecinde pozisyonda kalırsınız. Ve bu sayede yumuşak , esnek ve uzun kaslara sahip olursunuz. Sabit hareketlerde kas gruplarını kullandığınız zaman, dayanıklılığınız ve oksijen alışınız artar, kalbe daha çok kan gider, kalp daha çok çalışır ve güçlenir.

Bir süre duruşu korumak, fiziksel bedeninizi güçlendirir ve fiziksel ve duygusal olarak bu duruşlara nasıl yanıt vereceğinizi hissetmenizi sağlar.

Yoga, aerobik bir etkinlik değildir ama, asanalarda ilerledikçe dayanıklılığınız artar ve hem aerobik etkinliklerin sağladığı faydaları, hem de kardiyovasküler faydaları sağlar.

Oksijen alışınız artar, kalbe daha fazla kan gider ve kalp güçlenir.

Fiziksel anlamda güç, dayanıklılık, ve esneklik kazanırken, duygusal ve zihinsel anlamda kendinize bir bakış açısı oluşturur, zihninizi yatıştırır, stresten, olumsuz duygulardan ve sizi engelleyen hislerden vazgeçersiniz.

Duruşları çakralara göre uygularsak bedenimizin her yerini kullanmış oluruz. Ve bu enerji merkezleri (çakralar) doğrudan fiziksel bedenimize bağlı olduklarından duygusal olarak neyi açtığımızı ve neyi etkin hale getirdiğimizi bildiğimiz zaman daha fazla yarar sağlarız.Çakralarla ilgili , ilerleyen bölümlerde bahsedeceğim.

Duruşları çakralara göre düzenlemek, size bedeninizin çalıştıracağınız bölümüne odaklanma ve konsantre olma fırsatı sağlar. Mesela karın bölgenizi güçlendirmek için fazladan hareket yapmanız gerektiğini düşünüyorsanız, üçüncü çakra duruşlarına yoğunlaşırsınız.Boyun bölgenizdeki tutulma ve ağrılar için ise beşinci çakra duruşlarına çalışırsınız.

Çakralardan geçerken duygusal olarak sizi neyin engellediğini de öğrenirsiniz.Bunu tanıyıp hissettiğiniz zaman, bu tür engellemelerden kurtulmak için hangi alanları çalıştırmanız gerektiğini bilirsiniz.

Fiziksel, zihinsel ve duygusal bedenlerinizin kuvvetlenerek zayıflıkların üstesinden gelmeniz de böyle gerçekleşir.

Asanaları uygularken,

*Kendinize karşı nazik olun.Çok fazla şey beklemeyin ve vazgeçmeyin..Sabırlı olun.

*Her duruşu yaparken soluk alıp vermeyi ihmal etmeyin.Duruşu uygularken fark yaratacak olan, soluk alıp vermenizdir.Gerçekleştiremediğiniz duruşlar için gerektiği gibi soluk alıp almadığınızı kontrol edin.

*Mümkün olan her anda kendinizi koyverin.Yüreğinizi ve zihninizi açın.Duruşları uygularken kendinizi sarmalayın ve bunu yaparken size huzursuzluk veren şeyler varsa bedeninizi terk etsinler ve yok olsunlar.

YOGA YAPMAYA BAŞLAMAK 6 (NİYAMA)

Yoga yapmaya başladığınızda, kendinizle ve kişisel gözlemlerinizle ilgili tutumunuzla da ilgilenirsiniz.

Yoga’da temizlik yani “sauca” önemlidir. İçsel temizlik, bütün organların sağlıklı bir şekilde işleyişini korumak açısından çok önemlidir. Beden duruşları, nefes alma teknikleri ve arınma uygulamaları fiziksel bedeni yıkayıp temizler ve toksinlerden arındırır. Ama aynı zamanda zihnimizin de temiz tutulması gerekir. Eski düşünce kalıplarına ve algılayış şekline tutunup kalmak, zihni karmaşık hale getirir. İçinde bulunduğumuz ortamın dış temizliği, bedenimizin dış ve iç temizliği, bazı nefes teknikleri, aynı zamanda zihnimizin de temizliği için zemin hazırlar. 

İnsanın gösterişsiz, alçakgönüllü ve kendinden ve yaşamdan elde ettikleri ile mutlu olması da önemlidir. Yoga’da buna “santhosa”denir. Yaşamda olup biteni kabullenmeyi içerir. Her anı doyasıya yaşamak ve yaşam yolculuğunun tadını çıkartmaktır. 

Zihin ve bedendeki birçok tıkanıklık ve kirliliği ortadan kaldırmanın yolu, beden duruşları ve nefes egzersizlerinden geçer.”Tapas” ısıtmak ve temizlemek anlamına gelir.Tapas aynı zamanda tam olma , kendini tanıma ve kişisel bütünlüğe karşı duyulan  arzuyu da temsil eder.Çile çekmek olarak da tanımlanır.

Beden, tapas sayesinde zihnin ve bedenin saflığını bozan zararlı maddelerden arınır. Yediğimiz besinler, aldığımız ilaçlar, okuduklarımız, televizyon ve sinemada izlediklerimiz ve düşündüklerimiz yoluyla bedenimize neyin girdiğine özen göstermeyi içerir.

Yalnızca acıktığınızda yemek yemek, doğru duruş ve bedensel hareketleri yapmak, düzenli nefes almayı ögrenmenin  yanı sıra, bize yararı olmayan düşünce arzu ve istekleri yok etmemiz için de tapas uygulaması gereklidir.

Enerjimizi yediğimiz besinlerden ve soluduğumuz havadan alırız. Bedenimize iyi bakmamız gerekir ve bu yüzden doğal arzularla seçilen doğru besinleri tüketmemiz gerekir. Zihnimizin arzu ettiği, bizi zorladığı besinleri değil, bizim için faydalı olduğunu bildiğimiz, doğal şekilde gereksinim duyduğumuz en az işleme tabi tutulmuş, antibiyotik ve hormonlara maruz bırakılmamış balık ve etler ile tahıllar, sebzeler ve meyveler tercihimiz olmalıdır. Abur cuburlar belki açlığı kısa bir süre bastırırlar ama içsel kimyamızın dengesini bozabilirler.

Televizyon reklamlarını ya da marketlerin cazibesine kapılıp aşırı yemek yemek kolaydır. Hatta yemek yerken televizyon seyretmek ya da bir şeyler okumak daha hızlı yemek yememize neden olur. Üzüntülü ya da sinirli olduğumuzda daha fazla yeriz. Duygusal nedenlerle yemek yer, tatlı bir şeyler arar, tatsız şeyleri bilincimizden atmak için yiyecekleri kullanırız. Unutmayın kullanacağınız anahtar ılımlı davranmak yani “bramachara”dır. 

“Svadhyaya” kendini inceleme, araştırma anlamına da gelir. Ne öğrenirseniz öğrenin, eğer sizi kendi kendinizi daha bütünsel olarak tanımlamanızı sağlıyorsa, o, “svadhyaya” dır.Gerçek benliğinizi inceleyip yeniden keşfetme olanağını elde edersiniz.Yoga’da kendi kendinize yakınlaşır, daha önce hiç farkına varmadığınız birçok şeyi keşfedersiniz. Yoga sutra, kendinizi daha iyi tanıdıkça, ilahi güçle bağlantınızın ve var olan her şeyle ortak bağınızın derinleşeceğini söyler. 

Farkındalığımız arttıkça ve yaşamın belirsizliğini deneyimledikçe aslında kontrolün bizde olmadığını fark ederiz. ”Isvarapranidhana” buna işaret eder ve yaşamda kontrolün elimizde olduğu şeklindeki sahte duyguyu yok ederek, Tanrı veya doğa, bütünlük ve kutsallık duygusunu bize yaşatan her ne ise, bizi ona yönlendirir. Dua etmek de isvarapranidhana’nın yaşamımızdaki rolünü kabul etmenin yollarından birisidir.

YOGA YAPMAYA BAŞLAMAK 5 (YAMA)

Yoga Sutralarına göre yoga, zihnimizi, dikkati dağıtmadan kesintisiz yönetme yeteneğidir. Amacımız zihnimizin billur gibi, geçmişimizin izlerinin ve geleceğimizin plan ve endişelerinin yer almadığı bir düzeye erişmesidir.

Çünkü algılarımız zihnimizdeki resimlere renk verir ve gerçeği net olarak görmemizi engeller.Ve biz durumu açık ve net göremezken doğru davranışta bulunamayız.

Gerçeği görmemizi engelleyen başlıca unsurlar; anlama, yanlış anlama, hayal gücü, bellek ve varsayımdır. Bunlar, dengeli ve ihtiyaçlarımız doğrultusunda uygun olduğunda yararlı olabilir ama aksi takdirde sorun yaratır.

Yoga yolunda ilerlerken dikkatimizi dağıtan nelerdir ??Patanjali’ye göre hastalık, zihin durgunluğu, şüpheler, sağduyu eksikliği, aşırı düşkünlük, kişinin kendi ruhsal durumu konusundaki yanılsama, sebat eksikliği ve gerileme, dikkatimizi dağıtarak bizi yoga yolundan uzaklaştıran belirtilerdir.

Bir şeyi doğru ve net görebilmeye başladığımız zaman, gerginliğimiz ,yerini huzur ve dinginliğe bırakır.Zaman geçtikçe daha uzun süreler boyunca düşüncelerden arınır, ve duygusal dengeye kavuşuruz.Yoga, daha sonra da alışkanlığa bağlı tavırlarımızı “gözden geçirme” alıştırması haline gelir ve zihnimizi yönetmeye başlarız.

Mesela yoga, zarar vermemeyi, saldırgan olmamayı “ahimsa”yı öğretir.Ama aslında ahimsayı “gözlemleyebilmek”, başkalarına karşı iyi, nazik, arkadaşça ve düşünceli davranmaktır. Ama ahimsa başkalarına karşı nasıl davrandığınızdan ibaret değildir. Yoga duruşlarını kendinize zarar vermemeye dikkat ederek yaptığınızda da ahimsa yı uygulamış olursunuz. Geçen her an içinde bedenin gereksinimine saygı duymak, dinlenmek ve uygun karşılığı vermek de ahimsadır.

Yoga, bize dürüstlüğü yani “satya”yı da öğretir. Gerçeği söylemek anlamına gelir satya. Ama doğruyu söylemek, her zaman mümkün olmayabilir. Gerçekleri söylemek başka bir kişi için yıkıcı olacaksa o zaman hiçbir şey söylememek daha iyidir. Konuşmadan önce düşünmek ve sözlerin sonuçlarını tartmak önemlidir.

“Asteya”, çalmamak ya da bize ait olmayanı almamak demektir. Ama bu sadece maddi şeyler için geçerli değildir. Bunun yanı sıra başkalarının fikirlerini de çalmamayı gerektirir. Hak etmeden almamayı, gücünü insanlık için değil, kendi çıkarları için kullanmamayı içerir.

Bramacarya” ise, genellikle cinsellik konusunda öz denetim ve kendini mahrum etme gibi algılansa da her şey gibi aşırı arzulara boyun eğmemek ve hiçbir şeyde aşırıya kaçmamak demektir.Önemli olan duyu ve arzuları “ılımlı” hale getirmektir. Hiç bir şey aşırıya kaçmamalı… Bu ilke yoga egzersizleri için de geçerlidir.

Son evrensel yasa ise “yalnızca gerekli olanı almak ve birisinden veya bir durumdan çıkar sağlamaya çalışmamak” anlamına gelen “aparigraha”dır. İnsanın gücünü doğru şekilde kullanması ve diğerlerini sömürmemesi demektir. Yogada öğrenci-öğretmen ilişkisinde de bu ilke geçerlidir. Öğretmen, her öğrenciye karşı adil ve sevecen olmalı, öğrenci de öğretmenin bilgi ve uzmanlığına güven duysa da bu, sağlıksız bir bağımlılık ve köleliğe dönüşmemelidir. 

 

KABUK YEMEĞİ (KAŞKARİKAS)

Çocukluğumda pek sebze sevmezdim.Babaannem bazan yalvara yalvara, dedem de oyunlarla yedirmeye çalışırdı.Ama çoğu zaman başarısız olurlardı.Bir tek bu yemek hariç.İsmi hoşuma giderdi…Oyuncak gibi gelirdi…Ekşiydi.. ve soğuktu..Diğer sebze yemekleri gibi ılık olmazdı bu nedense..

1.5 kg Kabak

1/2 çay bardağı zeytinyağı

1 kesme şeker

1/2 limon suyu veya ekşi yeşil erik

Kabakların kabukları etli bir şekilde soyulur.3 cm. lik parçalara bölünür.Bir tencereye konur ve yağ, limon suyu şeker, tuz ve üstünü örtecek kadar su ilave edilir.Suyunu çekinceye kadar pişirilir ve soğuk olarak yenir.

Limon suyu yerine 5-6 ekşi erik ilave edilerek de pişirilebilinir.

FIRTINADA UYUYABİLİR MİSİN ?

Yıllar önce bir çiftçi, fırtınası bol olan bir tepede bir çiftlik satın almıştı. Yerleştikten sonra ilk işi bir yardımcı aramak oldu.Ama ne yakındaki köylerden ne de uzaktakilerden kimse onun çiftliğinde çalışmak istemiyordu. Müracaatçıların hepsi çiftliğin yerini görünce çalışmaktan vazgeçiyor, burası fırtınalıdır, siz de vazgeçseniz iyi olur diyorlardı.

Nihayet çelimsiz, orta yaşı geçkince bir adam işi kabul etti. Adamın haline bakıp ‘çiftlik işlerinden anlar mısın?’ diye sormadan edemedi çiflik sahibi. ‘Sayılır’ dedi adam, ‘fırtına çıktığında uyuyabilirim’ . Bu ilgisiz sözü biraz düşündü, sonra boşverip çaresiz adamı işe aldı. Haftalar geçtikçe adamın çiftlik işlerini düzenli olarak yürüttüğünü de görünce içi rahatladı. Ta ki o fırtınaya kadar: Gece yarısı, fırtınanın o müthiş uğultusuyla uyandı. Öyle ki, bina çatırdıyordu. Yatağından fırladı, adamın odasına koştu: ‘Kalk, kalk! Fırtına çıktı. Herşeyi uçurmadan yapabileceklerimizi yapalım.’ Adam yatağından bile doğrulmadan mırıldandı: ‘Boşverin efendim, gidin yatın. İşe girerken ben size fırtına çıktığında uyuyabilirim demiştim ya.’ Çiftçi adamın rahatlığına çıldırmıştı. Ertesi sabah ilk işi onu kovmak olacaktı, ama şimdi fırtınaya bir çare bulmak gerekiyordu.

Dışarı çıktı, saman balyalarına koştu: A-aa! Saman balyaları birleştirilmiş, üzeri muşamba ile örtülmüş, sıkıca bağlanmıştı. Ahıra koştu. İneklerin tamamı bahçeden ahıra sokulmuş, ahırın kapısı desteklenmişti. Tekrar evine yöneldi; evin kepenklerinin tamamı kapatılmıştı. Çiftçi rahatlamış bir halde odasına döndü, yatağına yattı. Fırtına uğuldamaya devam ediyordu. Gülümsedi ve gözlerini kapatırken mırıldandı: ‘Fırtına çıktığında uyuyabilirim’

Sıkıntılara zihnen (bilgi, plan), mânen (dua), maddeten (tedbir)

hazırsanız, fırtına çıktığında uyuyabilirsiniz. Hayatınız boyunca.

Sevgiyle kalın.

-KIZGINLIKLA KARAR ALMAYIN, MUTLULUKTAN UÇTUĞUNUZDA SÖZ VERMEYİN.

İKİSİ DE SARHOŞLUK ÂNIDIR, AKIL BAŞTA DEĞİLDİR !

ALINTI

 

KORKU

Korkularına git.

Yavaşça gir ki derinliğini keşfedebilesin.

Ve bazen, çok derin olmadığını göreceksin.

Bir Zen hikâyesi şöyle anlatır:

Gece yürüyen bir adamın ayağı kayar ve adam taşlı bir yoldan düşer. Metrelerce aşağı düşmekten korkar, çünkü yolun kenarının çok derin bir vadiye uzandığını biliyordur. O da kenarda sarkan bir dala tutunur. Gecenin karanlığında, altında görebildiği tek şey, dipsiz bir uçurumdur. Bağırır ve tek duyduğu kendi sesinin yankısı olur. Onu duyacak kimse yoktur etrafta.

Bu adamı ve bütün gece yaşadığı işkenceyi hayal edebilirsin. Ölüm sürekli altında bekler, elleri üşür, hâkimiyetini kaybeder… Ama tutunmayı başarır ve güneş çıktığında aşağı bakar… Ve güler! Uçurum falan yoktur. Sadece on beş santim kadar aşağıda kayalık bir düzlük vardır. Tüm gece dinlenebilir, rahatça uyuyabilirdi –düzlük yeterince genişti- ama bunun yerine, bütün gecesini kâbus gibi geçirdi.

 

Kendi tecrübelerimden yola çıkarak sana şunu söyleyeyim:

 

Korku, on beş santimden daha derin değildir. Şimdi ister bir dala tutunup tüm yaşamını bir kâbusa çevir, istersen o dalı bırak ve ayaklarının üzerine bas, sana kalmış.

 

Korkulacak hiçbir şey yok.

 

OSHO

 

Mucize Süper Besin: Buğday Çimi

Buğday çimi hiç kuşkusuz doğanın sunduğu süper besinlerin en başında gelir. İlk kez 1950’lerde Hippocrates Sağlık Enstitüsü’nün kurucusu Dr. Ann Wigmore tarafından dünyaya tanıtılan bu süper besin artık tüm dünyada sağlıklı bir yaşam şeklinin ayrılmaz bir parçası. Buğday çimini bu kadar ayrıcalıklı kılan özellikleri neler?

Protein

Buğday çimeni gerekli amino asitlerin hepsini bünyesinde barındırdığı için bütünsel bir proteindir. Filizlendirme işlemi sayesinde buğday çimeninde bulunan tüm amino asitler bedenimiz tarafından minimum sindirim işlemi ile emilme ve asimile olma becerisini gösterirler. Bu sayede bedenimize giriş yolu bulan amino asitler kolayca hücrelerimize ulaşır ve onları tamir etme işlemine başlarlar. İlk okunduğunda kulağa çok teknik gelen tüm bu anlatılanların özeti, bütünsel bir protein olan buğday çiminin şifa ve onarım kaynağı olduğudur.

Mineraller

Buğday çimi tohumu olumsuz anlamda etkileyen glüten ve diğer elementleri içermez. Organik topraklarda yetişen buğday çimi işte bu sebepten dolayı bünyesinde mükemmel sağlık için gerekli olan tüm mineralleri barındırır.

Vitaminler

Buğday çimi suyu A, D, E, k vitamini ve B vitaminleri açısından zengindir. Aynı zamanda folik asit ve C vitamini deposu olan buğday çimi filizlendirildiği zaman kolayca kan akışına ve hücrelere dahil olur ve hiçbir bozulmaya uğramadan sindirilebilir.

Klorofil

Buğday çimi % 70 oranında klorofil içerir. Bu, herhangi bir bitkide rastlayabileceğiniz en yüksek orandır. Bitkilerin kanı olarak kabul edilen klorofil insan kanında bulunan hemoglobin ile aynı moleküler özellikleri sergiler. Klorofil sayesinde kanımızda bulunan hemoglobin miktarı artar ve oksijenin transferi kolaylaşır, daha alkalize ve daha sağlıklı oluruz. Beyin ve diğer önemli tüm dokularımız kaliteli oksijene ihtiyaç duyarlar ve klorofil oksijen üretimine destek olur.

Detoks

Buğday çiminde bulunan klorofil, kanın toksinlerden arınmasına, toksinlere maruz kalmaktan dolayı oluşan mukoza tabakasının kırılmasına ve toksinlerin nötralize edilmesine yardımcı olur.

Buğday çimi suyunda bulunan klorofil ve enzimler sayesinde bedeninizi ilaç artıklarından ve ağır metallerden arındırabilirsiniz. Kolon temizliğinde de kullanabileceğiniz buğday çimi suyu kolonların temizlenmesine ve iyileşmesine yardımcı olur, içerdiği magnezyum sayesinde kabızlığı giderir.

Bağışıklık Sistemi

Buğday çiminin bünyesinde bulunan yüksek miktarda klorofil, besinsel değerler ve enzimler bağışıklık sisteminizi güçlendirir. Anti bakteriyel özellikleri sayesinde iyi olmayan bakterilerle etkili biçimde savaşan buğday çimi suyu bedenimize ihtiyaç duyduğu oksijenize ortamı sağlar ve kanser hücrelerinin oluşmasını engeller.

The Life Co.

ISPANAKLI GÜL BÖREĞİ

Cuma akşamları bir şölendi bizim için.Sofada kurulmuş sofradaki sebzeler,  Safiye Abla (Karadenizli yardımcı) tarafından soyulmuş, babaannem tarafından pişirilmiş olurdu.Et alışverişi dedeme aitti.Koşer kasaptan alınırdı mutlaka.Tavuk ise Hahambaşılık’ta kesilmiş olurdu.Ve dedemin Kiduşu ile başlayan yemekte en sevdiğim yemeklerden biri Bulemas de Espinaka (Ispanaklı gül böreği) idi….

Bu görselin boş bir alt özelliği var; dosya ismi: resim-045.jpg

1 Kg. ıspanak

2 adet yufka

1,5 bardak rende kaşar peyniri

3 yumurta

150 gr. beyaz peynir

az zeytinyağı

üstü için tereyağı

2 yumurtayı çırparak ufalanmış beyaz peynir ile karıştırın.1 Bardak kaşar peyniri ve iki kaşık zeytin yağı ilave edin.Ayıklanmış ve yıkanmış ıspanak yapraklarını iyice kuruladıktan sonra ince ince doğrayın ve yumurtalı karışıma ekleyin.

Yufkayı 8 eşit üçgene bölün ve üçgenlerin uzun kenarına hazırladığınız iç malzemesinden koyarak yuvarlayın ve elde ettiğiniz uzun ruloyu gül şeklinde kendi etrafında sarın ve tepsiye yerleştirin.

Kalan 1 yumurtanın sarısını çırpın ve böreklerin üzerine sürün.Küçük bir parça tereyağını da böreklerin tam ortasına yerleştirin.Kalan kaşar peynirinden birer tutam böreklerin üzerine ilave ederek 175 derecelik ısıda kızarıncaya kadar pişirin.

Aynı böreği ıspanak yerine,2-3 adet közlenmiş ve ezilmiş bostan patlıcanı kullanarak (Bulemas de Berencena) Patlıcanlı Gül Böreği yapabilirsiniz.

 

ÇÖMELMEK SAĞLIKTIR

Çömelmek, medeniyet artışı ile ters yönde, gerileyen ve unutulan bir duruş. Spor hayatımla beraber, insanların çömelme konusundaki yeteneklerinde olan kaybı ve bunun sonucu olduğuna inandığım sağlık sorunlarının artışını izlerken, bir yandan da araştırmaya başladım. Sonuç, çömelmeyi unuttukça artan sağlık sorunlarının bilimsel açıklamalarına dair pek çok araştırma oldu.
Bu konuda ne zaman derslerimde veya ders dışı zamanlarda konuşmaya kalksam, ilkel buldukları bu yöntem hakkında çoğunun konuşmak istememesi veya konuya müstehzi yaklaşması beni şaşırttı, konuyla ilgilenip hak verenlerin olduğunu da söylemeliyim tabii.

Özellikle üç tanesi fazlasıyla öne çıkıyordu beni araştırmaya zorlayan konular arasında, bunlar;
1- Doğum yapamayan kadınlar                                    !12
2- Kolon kanserindeki artış
3- Omurga problemleri

Ama araştırdıkça konunun sadece bu 3 başlıktan çok daha öte olduğuna dair sonuçlara ulaştım. Bunları mutlaka paylaşmam gerektiğine karar verdim. Artık sadece konuşarak değil, web sitede DOĞAL YAŞAM bölümünde bu konuya özel bir bölüm açarak çalışmalar hakkında bilgilerimi sizlerle paylaşmaya karar verdim.
Hep ergonomi ve endüstri tasarımı yapan arkadaşlarımdan yıllardır istediğim, çömelmeyi sağlayan ve hijyen şartlarına sahip tuvalet tasarımları yapmaları idi. Bu önerime şaşıranlar kadar, tepkiyle karşılık verip ilkel bulanlar da oldu.!1

Sadece gidin ve çocuklarınızdan çömelmelerini isteyin, 40 yaş ve üstü olanlarımız çocukken çömelebilirdi ve bir kısmımız eğer spor ile ilgileniyorsak hala çömelebiliyoruzdur ama bir çoğumuz spor yapsa dahi çömelme yeteneğini kaybetmiş durumdadır. Çocukların çömelemediğini gördüğünüzde yeni nesillerdeki kabızlık, diz ve eklem sorunları hakkında da biraz düşünün. Düşünürken içinizdeki bir ses, muhtemelen “zaten doktorlar dizlerimiz ağrırken çömelme, merdiven çıkma ve inme gibi hareketleri yapmayın dediler” diye fısıldayarak size hatırlatma yapacaktır… Ama ben buna kesinlikle katılmadığımı belirtmek zorundayım. Çünkü beden bir fabrikadır ve beyin tüm beden için gerekli her türlü üretime karar veren mekanizmadır, dizler 90 dereceden fazla bükülmdiği sürece de beyin dizlerin 90 dereceden fazla bükülmediğini görerek gereksiz eklem sıvısı üretimini yaptırmayacaktır. Bir fabrikada kullanmadığınız departmanların ışığını açık bırakır mısınız?

Tuvalet yani dışkılama ihtiyacı için en doğru pozisyon çömelme pozisyonudur. Bu şekilde ancak bağırsakların içindeki dışkının tamamını daha çabuk ve içerde gayta bırakmaksızın atmak mümkün olabilir. Oturma pozisyonunda yapılan dışkılama ise asla kolondaki tüm dışkıyı atmayı sağlayamaz, gereken süzme ve elemeyi yapamaz. Pek çok kişi bunun hiç farkında bile değildir ve öğrenmesi de kolay kolay mümkün görünmemektedir medeni olduğunu düşündüğümüz yaşam alışkanlıklarının devamı içindeyken.
A Guide to Better Bowel Care: A Complete Program for Tissue Cleansing Through Bowel Management adlı kitabında Chiropracter Dr ve Beslenme Uzmanı olan Dr. Bernard Jensen, oturarak tuvalet alışkanlıklarının sağlık üzerinde nasıl büyük bir tehdit olduğunu anlatmaktadır. Ve oturarak tuvalet alışkanlığını ise “ergonomik kabus” olarak nitelemektedir.

Sindirimde mideden çıkan karışmış ve sindirime hazır gıdalar ince bağırsağa geçer ve orada besinler emilir, atıklar ise kalın bağırsaklara ya da kolona geçer ki atıkların kolona geldiği zamanki hali likittir. Kolon içinde ilerken içindeki sıvı da emilerek rektuma gelen atıklar iyice katı hale gelir. Artık dışkının sadece konsantre halidir bu. Ve anüsten de dışarı atılır.
Toksik birikimi önlemek ve iç yapıda zehir oluşturmamak için dışkı atıkların tam olarak vücuttan tahliyesi gerekir. Bu ise sadece çömelmek ile mümkündür.!15
Çömelme sırasında bacakların üst ön kısımları karın üzerinde basınç yaparak kalın bağırsaklarda dışkının ilerlemesi ve kolay tahliyesi için gereken yardımı sağlar.

Cecum, Ascending Colon, Transverse Colon, Descending Colon, Sigmoid Colon , Rektum ve Anüs, ince bağırsağa İleocecal Valve ile bağlanır.
İleocecal Valve, tek yönlü bir kapak gibidir. İnce bağırsaktan kalınbağırsağa geçişe izin verir ama tersine izin vermez. Çömelmiş pozisyondayken, sağ uyluk, karnın sağ tarafında CECUM a basınç yaparak atıkların yukarı doğu kalınbağırsakta ilerlemesine yardım eder. Bu da apandisit ve ileocecal valve ın temiz kalmasını sağlar.
Sigmoid Colona gelen katı atıkların, rektuma geçip anüsten atılabilmesi için, Sigmoid Colondaki keskin dönüşü aşabilmesi lazımdır ki tortu bırakmadan ilerleyebilsin, çömelme pozisyonunda sol uyluk sol karına basınç yaparak Sigmoid Colonu da yukarı iter ve bu akışı sağlar.

Nasıl ki kalın bağırsaklara girişte bir kapak varsa, çıkışta da ir kapak vardır. Puborectalis Muscle ….
Bu kapak ancak çömelme pozisyonunda gevşer ve rektumun ağzını serbest bırakır. Oturma pozisyonunda ise kazara dışkılamayı önlemek için rektumun çıkışını bir lastik gibi tutar. Oturma pozisyonunda dışkılama yapmak için o kapağı aşabilmek ve bunun için de ıkınmak gerekir. Zaten burada doğumdaki istenmeyen ıkınma şekli de konumuza dahil oluyor ki bunu sonra ayrıca inceleyeceğim. Valsalva manevrası dediğimiz, iç karın basıncını , içerde hava tutarak itme şeklinde arttıran ve hemoroidden, kılcal damarlarda çatlaklara ve yırtıklara kadar varabilen sorunlara neden olan ıkınma şekli ile bağırsaklardaki katı dışkının atılımına çabalar insan.

!13
Kolon yapısı ve çömelmenin birlikteliği aslında doğal bir mucizedir ve bunu artık fark etmemiz gerekiyor. Bunun medeniyetle ilgisi varsa ve medeniyet sağlıklı yaşamımız için kolaylıklar sağlıyor ise medeniyet çömelmeyi unutturmamak zorundadır.
Sonuçta, çömelme olmadan, iki uyluğun karına basıncı sağlanamaz, çömelmeden sağ uyluk sağ karına basınç yapamaz ve ince bağırsaktan kalın bağırsağa dışkılar sağlıklı şekilde ilerleyemez, çömelme olmadan sol uyluk sol karına basınç yapamaz ve sigmoid colon yukarı itilerek dışkılar rectuma tam olarak ilerleyemez, çömelmeden olmadan anüsden çıkışı sağlayan kapak görevindeki kas açılamaz.

Uzun boylu bir yetişkin, oturarak tuvalet yapmayı sağlayan bir aparatı kullandığında boyundan dolayı dizleri kasıklarından yukarıda kalacağından bir noktaya kadar bağırsaklarını boşaltabilmesi daha mümkünken bu çocuklar için mümkün olmadığından tehlike çocuklarımız için daha büyüktür.

Bağırsaklar tam boşaltılamadan kalan her atığın içindeki sıvı bağırsaklarda emildikçe taşlaşan atıklar zehir üretmeye devam ederek bağırsakların özellikle dönemediği ve ilerleyemediği kıvrımlarında birikerek kalıplaşmaya başlar. Zaman içinde bağırsak yüzeyindeki dokuları kapatıp görevlerine engel oldukça kısır döngü artarak devam eder ve sonuç pek çok hastalıklar, operasyonlar, belki de kansere kadar ilerleyebilir.

Basit bir kabızlık olarak ele alınmaması gereken şikayetler çocuk yaştan başlayarak ilaçlarla veya dışkıyı sıvılaştırmayı sağlayan yöntemlerle çözülmeye çalışılsa da pozisyon değişmedikçe hiçbir zaman tam atım sağlanamayacak ve birikimler tekrar kalanların üzerinde oluşmaya başlayacaktır.
Jonathan İsbit tarafından yazılan Nature Knows Best adlı kitap 8 yıllık araştırmaların sonucunda oturarak tuvalet ihtiyacını gidermeye çalışmanın insan sağlığında yarattığı tehlikeleri anlatmaktadır.

Oturarak tuvalet alışkanlığı ile apandist, mesane sorunları ve idrar kaçırma, kolon kanseri, bağırsak hastalıkları ve fıtıkları, doğum ve doğum ile ilgili sorunlar, kabızlık, ince bağırsak sorunları, hemoroid, banyoda ani kalp krizleri, jinekolojik muayeneler, prostat hastalıkları, cinsel işlev bozuklukları, omurga sorunları vb. problemlerin yakından ilgili olduğuna dair açıklamalar ve araştırmalar bu kitapta yer almıştır.
Tarihsel gelişimde insanoğlunun doğal yapısı çömelmeyi gerektirdiği için, bugün her kültürde de bebeklerin en rahat olduğu pozisyonlardan biri de çömelmektir. Ama zaman içinde öğrenilmişlikler ile bu güdü terk edilir.
1800 lerde kapalı sıhhi tesisatların yapımının başlamasıyla , krallara ve kraliçelere ayrı bir lüks de getirmek için oturmalı aparatlar yapılmaya başlandı.Ve bu sistem sanki batı medeniyetinin ileri ve medeniyetinin sembolü oldu.
2002 nisanında İranlı bir radyolog, Dr Saeed Rad, vajinada rectum duvarında oluşan bir çıkıntı olan “rectocele” diye adlandırılan bir çeşit fıtık hakkında çalışmalar yaparak çömelme pozisyonunda araştırmalar yaptı ve yayınladı. Yaşı 11-75 arasında değişen 21 erkek ve 9 kadın ile yaptığı araştırmada baryumlu lavman ile oturur ve çömelir durumda iken rectum ve puborectalis durumuna ve açılara baktı. Dışkı kaçırma ile ilgili olarak sorunlara dair ilginç görüntüler elde etti.
Artık bu konuda daha ciddi bilinçlendirme çalışmalarının yapılması gerektiğine inancım daha da artıyor. Doğum için de çömelmenin önemi çok büyük ama çömelmeyi unutmuş olan anatomik yapı içinde doğal olan doğumu başarabilmek de zorlaşmaya başlıyor. Oysa bizim amacımız doğal doğum için doğruları öğretmek. Doğal doğum konusunda hormonlardan, nefeslere ve doğumun gerçeklerine kadar her şeyi öğrenip, çömelme ve gerekli pozisyonları kullanamamak nedeniyle açılma ve bebeğin ilerlemesi için yardımcı olamamak hiç de hoş bir durum olmaz.
Derslerimde egzersiz kısmında güvenli çömelme hareketleri ve pelvis açıcı hareketlere öncelik veriyorum ama çömelmeyi hiç beceremeyecek kadar bacakları güçsüz ve dizleri yetersiz o kadar çok insan var ki… Sabırlı ve inançlı bir çalışma ile bu sorunu aşabilmeleri için evde de sık sık çömelmeleri gerekiyor. Bu konuyu sık sık farklı şekillerde bu bölümde incelemeye devam edeceğim.
Çömelmek Sağlıktır…
Sevgilerimle
Jale Dural

 

SESSİZLİK (M.Ö. 9. Y.Y. daki bakış açısı…)

Gürültü patırtının ortasında sessizce, sükunetle dolaş; sessizligin içinde huzur var.

Sakın bunu unutma.

Herkesle dost olmaya çalıs.

Sana bir kötülük yapıldıgında verebilecegin en iyi karsılık: “unutmak” olsun.

Bağışla ve unut…

Ama kimseye teslim olma…

İçten ol;

Telaşsız anlat…

Kısa, açık ve net konuş…

Başkalarına da kulak ver…

Aptal ve cahil oldukları zaman bile dinle onları,

Çünkü dünyada herkesin bir öyküsü vardır.

Yalnız…

Yaptığın planların değil…

Basardıklarının da…

Tadını çıkar…

Sevebileceğin bir iş seçersen yaşamında bir an bile çalışmış ve yorulmuş olmazsın.

Olduğun gibi görün…

Ve göründügün gibi ol…

Sevmiyorsan eğer…

Sever gibi yapma…

Çevrene, tanıdıklarına…

Önerilerde bulun…

Fakat asla hükmetmeye kalkma.

İnsanları yargılarsan, onları sevmeye zamanın kalmaz.

Ve unutma ki,

İnsanlığın sevgi konusunda yüz yıllardır öğrenebildiği kumsaldaki bir kum taneciği bile değildir.”

Hayatta kaybedebilirsin…

Kaybetmeyi,

ahlaksızca bir kazanca tercih et.

Bu dünyada bırakacagın en büyük miras dürüstlüktür.

Yıllar geçiyor, geçecek…

Yılların geçmesine öfkelenme…

Gençliğe yakışan şeyleri gülümseyerek teslim et geçmişe.

Yapamayacağın şeylerin yapabileceklerini engellemesine izin verme.

Rüzgarın yönünü…

Degistiremiyorsan…

Yelkenlerini. Rüzgara göre ayarla…

Çünkü dünya, karşılastığın fırtınalarla değil, gemiyi limana getirip

getirmediğinle ilgilenir.

Arasıra…

Kendini tutamayabilirsin…

Yüregini isyana kaptırabilirsin…

Fakat unutma:

Evreni yargılamak imkansızdır.

Onun için kavgalarını sürdürürken bile kendinle barış içinde ol…

Sabırlı, sevecen ol…

Erdemini yitirme…

Önünde, sonunda sahip oldugun tek servet yine kendinsin.

Görmeye çalıs ki, bütün pisliğine ve kalleşligine rağmen dünya yine de insanoglunun biricik güzel mekanıdır.

 

Xsentos Milattan Önce 9. Yüzyıl